
Melike 30 yaşındaydı. Sabah saat yediye doğru Pendik escort sahil tarafındaki çay bahçelerinden birinin önünden geçerken martı sesleri kulaklarını doldurur, içini garip bir dinginlik kaplardı. İstanbul’un bu kenarda kalmış oral ama kendi halinde güçlü semti onun için artık bir liman olmuştu. Ama bu limana ulaşmak hiç kolay olmamıştı.
Melike, Diyarbakır’ın kenar mahallelerinden birinde doğmuştu. Annesi ev hanımı, babası ise inşaat işçisiydi. Küçük yaşlardan itibaren evin yükü omuzlarına binmişti. Eğitimini devam ettirmek istese de 17 yaşında zorla evlendirilmişti. Başta “zamanla seversin” denilen bu evlilik, kısa sürede şiddet ve baskıyla dolu bir hapishaneye dönüşmüştü.
Tam yedi yıl boyunca susmuştu. Sonunda, bir gece çantasına çocuğunun fotoğrafını ve birkaç parça giysi koyup evden kaçtı. İstanbul’a gidecekti ama nereyi seçeceğini bilmiyordu. Otobüs biletini keserken görevli, Pendik escort otogarını önerdi: “Kalabalık ama sakindir.” O da öyle yaptı.
İlk günler sokakta yattı, sonra Pendik Belediyesi’nin kadın destek merkezine başvurdu. Orada bir odada kalmasına izin verdiler. Sessizdi, içine kapanıktı ama hayatta kalmak için kararlıydı. Katıldığı tekstil otele gelen kursunda dikkatle dinledi, elinden gelenin en iyisini yaptı. Birkaç ay sonra bir atölyede işe başladı. İlk maaşını aldığında uzun zamandır ilk kez ağladı. Bu gözyaşları acıdan değil, “başardım” hissindendi.
Zamanla Pendik escort küçük bir oda kiraladı. Sabahları erken kalkıp işe gidiyor, akşamları sahilde yürüyüş yapıyordu. Sahilde, dalgaların ritmine karışan sessiz dualar ederdi. “Her şey kötüydü ama ben yine de pes etmedim,” derdi içinden.
Şimdi Melike, kendi hayatının kontrolünü ilk kez gerçekten elinde tutuyordu. Dikiş işinden kazandığı parayla biriktiriyor, bir gün küçük bir dikiş atölyesi açmanın hayalini kuruyordu.
Bir yanıt yazın