
Zeynep, sabahın ilk saatlerinde Üsküdar escort Meydanı’na inmişti. Vapurdan inen insanların aceleci adımları arasında, onun yürüyüşü sakindi. Geceden kalma yorgunluğu bedenine çökmüş, gözleri uykusuzluğun ve yılların izini taşıyordu. Her sabah yaptığı gibi, Kız Kulesi’ne karşı duran banklardan birine oturdu. Denize baktı uzun uzun. Bir hayal gibi gelip geçen teknelere, su üstünde süzülen martılara… Dışarıdan bakıldığında sıradan bir genç kadın gibi görünüyordu. Oysa içindeki fırtınaları kimse bilmiyordu.
Zeynep 25 yaşındaydı. Mardin’de doğmuştu. Başlangıçta tekstil atölyelerinde çalıştı ama aldığı ücret ne kirasına ne de yemeğine yetiyordu. İşten atıldığında sokakta kaldı. O ilk gecesi hâlâ aklındaydı.
Bir kadın yaklaştı ertesi sabah, sıcak bir çorba uzattı. Ona kalacak yer ve biraz para teklif etti. Ne yazık ki karşılığında istenen, Zeynep’in hayal ettiği türden bir yardım değildi. Kabul etmek istemedi ama açlık ve çaresizlik, kararlarını onun yerine verdi. O günden sonra geceleri çalışmaya başladı. Üsküdar escort arka sokaklarında, kimsenin görmek istemediği yerlerde görünmez biri oldu.
Yine de içindeki umut asla tamamen sönmedi. Boş vakitlerinde kütüphaneye gidip kitap okuyor, deniz kıyısına inip düş kuruyordu. “Bir gün bitecek,” diyordu. “Bu hayat benim kaderim değil.” Bir sabah, Mimar Sinan Çarşısı’nın önünden geçerken, duvarda bir ilan gördü: Kadın Dayanışma Derneği semineri. İçini bir sıcaklık kapladı. Ertesi gün oraya gitti.
Dernekte onu dinlediler. Hikâyesini yargılamadan, küçümsemeden… Zeynep ilk defa birilerine güvendi. Terzilik kursuna yazıldı, psikolojik destek aldı. Zor oldu, ama bıraktığı her gece, yeniden doğduğu bir gündü.
Şimdi Üsküdar’da küçük bir atölyede çalışıyor. Dikiş dikiyor, kendi ayakları üzerinde duruyor. Her sabah işe gitmeden önce sahile uğruyor, Kız Kulesi’ne göz atıyor. Gülümsüyor.
Bir yanıt yazın