
Elif, her sabah olduğu gibi gün henüz aydınlanmadan uyanmıştı. Çekmeköy escort kenar mahallelerinden birinde, iki katlı eski bir binanın bodrum katında yaşıyordu. Penceresinden ormana bakan bir manzara yoktu belki ama sabahın serinliğiyle karışan sessizlik, ona kendini hayatta hissettiren tek şeydi.
Otuz iki yaşındaki Elif, hayatta her şeyden önce dayanmayı öğrenmişti. On yedi yaşında ailesinin zoruyla evlendirildiğinde daha okul sıralarını bile tam götten anlamıyla terk etmemişti. Evlilik, onun için bir özgürlük değil, bir kapının kapanışı olmuştu. Yıllar boyunca şiddet, baskı, aşağılanma… Sessizce katlanmıştı. Ama bir gün, küçük bir çocuğun gözyaşları ona aynadaki yüzünü hatırlattı. Artık gitmenin zamanı gelmişti.
İstanbul’a gelişi kaçış gibi görünse de aslında bir başlangıçtı. Yanında ne fazla para vardı, ne de kalacak bir yer. Bir kadın arkadaşının vasıtasıyla Çekmeköy escort bir sığınma evine yerleşti. İlk günlerde utandı, başını kaldıramadı ama zamanla oradaki diğer kadınlarla konuşmaya başladıkça yalnız olmadığını anladı. Hayatta kalmak, bir başına yürümekten ibaret değildi; dayanışmayla da mümkündü.
Sığınma evindeki gönüllülerin açtığı sabun ve el işi atölyelerine katıldı. Küçükken annesinden öğrendiği sabun kaynatma tarifleri aklına geldi. Kendi seks tariflerini oluşturmaya başladı. Lavanta, kekik, biberiye… Her sabun kokusu, hayatında yeni bir sayfa gibiydi. Kısa süre içinde ürettiği sabunlar ilgi görmeye başladı. Yerel üretici pazarlarında, özellikle de Çekmeköy Sanat Sokağı’nda küçük bir tezgâh açtı.
Her hafta oraya sabunlarını diziyor, insanlara içeriğini anlatıyor, bazen bir fincan çayla oral küçük sohbetlere karışıyordu. Kazandığı para çok değildi ama kendi emeğiyle kazandığı ilk parayla bir termos aldı. “Artık çayımı soğuk içmeyeceğim,” demişti gülerek.
Bir yanıt yazın